Sena Düzgün
Thank you for reading this post, don't forget to subscribe!Merhaba sevgili okurlarım,
Ne çok öldük, biraz yaşamak için… Sena Düzgün böyle söylemişti. Bir cümleye sığdırmıştı koca bir ömrün suskun çığlığını. Kimse duymadı içindeki fırtınaları. Bu sadece bir intihar değil… Bu, bir yok sayılmanın, bir sessiz çığlığın hikayesi. Sandığımız gibi olmayan ne çok şey var bu hayatta. Ve sandığımız gibi çıkmayan ne çok insan… Galiba duyguların en kötüsü “sanmak”.
Bir insanı üç kez intihara teşvik edecek kadar ne yaşamış olabilir ki? Sena’nın ölümü sıradan bir intihar değil. Nasıl bir psikolojik baskıya uğradıysa, hayat dolu bir insan boğazına geçirdiği iple yaşamına son verdi.
Neden gündem yapmıyorsunuz? Bu bir kadın cinayetidir. Neyden korkuyoruz, neden susuyoruz? Adalet sizde çifte standartla mı işliyor? Sena’ya da “Bu kız zaten problemli, yalnız, sorunlu.” gibi lanse edip bu şekilde damgalayıp konuyu kapatmaya çalışan koca bir topluluk görüyorum ben.
İnan ki bu intihar bireysel bir karar değil. Buz gibi toplumsal bir gerçek. Ve o koca üniversitede bu konuda katkısı olan kim varsa, rahmetli Sena’nın kanı da tek tek hepsinin ellerinde.
Neden hâlâ kimse hesap vermiyor? Sena için adalet istiyoruz. Sesi yükseltmek bizim elimizde. Bu yazı bir çığlık olsun Sena için. Adalet gelene kadar susma anlayışını benimsiyoruz.
Sena defalarca yardım sinyali verdi. Kimse duymadı. Şimdi soruyoruz: Kim ne yaptı Sena’ya? Karanlıklarla mücadele eden genç bir kızdı. Yalnızdı, sevgisiz büyüdü… Hep bahsetmiş, anlatmaya çalışmış ama biz kör ve sağırmışız. Oysa ki ne kadar da çığlık atmış, biz duymamışız. Ne çok yaşamaya direnmiş, ne çok dayanamadığını belirtmiş.
Yastığa başınızı koyduğunuzda rahat rahat uyuyabiliyor musunuz?
Şairin çok güzel bir sözü var. Diyor ki: “Babasının sevgisini görmeden büyüyen bir kadın, duvarın soyulmuş boyası gibidir. Gelen geçen herkes bir parça kopartır yüreğinden…” Bu söz çok şey anlatır bize, ama sadece anlamak isteyene.
Bir sonraki yazımda görüşmek dileğiyle… Sena’nın hayallerini, ümitlerini çalan herkesin adalet karşısında hesap vermesi ümidiyle.