Aslında bazen sadece sevilmek
Thank you for reading this post, don't forget to subscribe!
Merhaba sevgili okurlar,
Bildiğiniz üzere, genellikle siyasi yazılarla karşınızdayım. Ancak, son zamanlarda bazı okurlarımdan farklı konularda da yazılar yazmamı isteyen talepler almaya başladım. Her biri değerli görüşler, bu yüzden biraz da farklı bir perspektiften yazmaya karar verdim. Çünkü insanın sadece bir konuya odaklanması, hayatın sunduğu tüm renkleri kaçırmasına neden olabilir.
Bu yazıda, biraz da duygusal ve kişisel bir yola çıkacağım. Sevgi, ilişki ve insanın içsel dünyası gibi konuları irdelemek istiyorum. Sonuçta, hepimiz bazen bir çıkmazın içinde buluyoruz kendimizi; kalbimiz mi, mantığımız mı doğru olanı seçer? İşte tam da bu soruları sormaya başladığımda, sevgi ve yalnızlık gibi çok insani meselelerin derinliklerine inmeye karar verdim.
Bakalım, ne kadar uzağa gidebileceğiz…
Bazen düşünüyorum da…
Birini gerçekten mi seviyoruz, yoksa sadece içimizdeki eksik parçayı tamamlayacak birini mi arıyoruz?
Kalbimizin “bu kişi doğru” dediği insan gerçekten bizim için doğru olan mı, yoksa beynimizin yalnızlık korkusuyla kurduğu hikâyenin başrol oyuncusu mu?
Birini uzun yıllar tanıyabilirsiniz. Güvenirsiniz, alışmışsınızdır… O kişi, hayatınızın sağlam taşlarından biri gibi görünür. Ama bir gün ansızın başka biri çıkabilir karşınıza.
Onun bakışları farklıdır, gülüşü kendine özgüdür ve sözleri sizi anlıyormuş gibi gelir. Ve birdenbire yılların tanıdığını geride bırakıp, bu yeni kişiyi hayatınıza dahil etmeye başlarsınız.
O anda durup sormak gerekir aslında:
“Gerçekten onu seviyor muyum?”
Ama çoğu zaman, bu soruyu es geçeriz. Çünkü kalbimiz hızlıca karar verirken, mantığımızın söyledikleri bir yankıdan öteye gitmez.
Mantık der ki:
“Bu kişi sana iyi gelmeyecek.”
Ama kalbiniz yine de susmaz:
“Bir şans ver, belki bu defa farklı olur.”
Aslında bazen sadece sevilmek istenir.
Birlikte olmak, anlaşılmak, yalnızlık hissinden kurtulmak…
Ve belki de o kişi değil, ama onun getirdiği ilgi ve sıcaklık hoşumuza gider. Gerçekte sevilen kişi değil, o kişinin bizde uyandırdığı duygulardır.
Kendimize şu soruyu soralım:
Gerçekten seviyor muyum, yoksa sadece bir boşluğu doldurmak mı istiyorum?
Cevap her zaman kolay değildir.
Çünkü insanın kendine itiraf ettikleri, dışarıdan duyduklarından daha acı verici olabilir.
Ama şunu kabul etmek gerekir:
Doğru insan, eksik olduğumuz yerleri tamamlayan değil, zaten tam olduğumuzu hatırlatan kişidir.
O yüzden artık, biri hayatınıza girdiğinde hemen hikâyeler kurmaya başlamak yerine, bir adım geri çekilip derin bir nefes almak gerekir.
Kalbinizin her atışına değil, mantığınızın o sessiz ama derin uyarılarına da kulak vermelisiniz.
Çünkü en büyük pişmanlıklar, en güzel hayallerin ardında gizlidir.
Ve belki de şu anda bu yazıyı okurken, siz de aynı soruyla yüzleşiyorsunuzdur:
Onu gerçekten seviyor musunuz, yoksa sadece sevilmeye mi ihtiyacınız var?
Unutmayın…
Boşluklar sevgiyle değil, kendi iç huzurumuzla doldurulur.
Ve gerçek sevgi, sadece orada var olabilir.
Bir dahaki yazımda görüşmek üzere…
Sizi sevenlerin kıymetini bilmeniz dileğiyle.
Hakan Kuloğlu