Dışlanma, toplum içindeki kabul görmeme ve anlaşılmama duygusudur. Benzer deneyimleri yaşamamış olsam da, çevremde ve toplumda gözlemlediğim dışlanma vakaları, bu konunun ne kadar derin ve karmaşık olduğunu anlamama yardımcı oldu.
Toplumumuzda, farklı düşünen veya yaşayan bireylerin sıklıkla dışlanma riskiyle karşı karşıya olduğunu gözlemliyorum. Toplumun kabul ettiği normlara uymayan herkes, potansiyel olarak dışlanma riski altındadır. Türk toplumunda “Herkes kendi göbeğini kendisi kesecek” sözü, bireylerin kendi yaşamlarını şekillendirmede ve kabul görmekte kararlı olmaları gerektiğini hatırlatır. Ancak bu durum, toplumsal baskı ve ayrımcılığın etkisiyle bazı insanların kendilerini dışlanmış hissetmelerine neden olabilir.
Dışlanmanın kökenlerine inildiğinde, genellikle insanların kendi korku ve önyargılarından kaynaklandığını görüyorum. Toplum içinde farklı düşünen veya yaşayan bireylerin, sıklıkla anlaşılmadıkları ve dışlandıkları durumlarla karşılaşmaları, onların psikolojik olarak olumsuz etkilenmelerine yol açabilir. “Gören göz küsmemiş” sözü, insanların sınırlı bakış açılarından hareket ettiklerini ve farklılıkları kabul etmekte zorlandıklarını ifade eder.
Dışlanmanın, sadece bireyin dışlanma deneyimiyle sınırlı olmadığını düşünüyorum. Dışlayanların da kendi kırılganlıklarını ve önyargılarını dışa vurduğunu gözlemledim. Nelson Mandela’nın sözleriyle, “İnsanlar ayrımcılık yaptıklarında, sadece kendi korkularını ve utançlarını ortaya koyarlar.” Bu söz, dışlanmanın genellikle dışlayanın iç dünyasındaki zayıflıklardan kaynaklandığını vurgular.
Maya Angelou’nun şu sözü de dışlanma deneyimini ele alırken bize yol gösterir: “İnsanlar sizi nasıl hatırladıklarına dair unutabilirler, ama asla onların size nasıl hissettirdiklerini unutmazsınız.” Dışlanma hissi, insanın ruhunda derin izler bırakabilir ve uzun süre unutulmaz. Bu nedenle, toplumun her bir bireyi, birbirine karşı anlayışlı ve saygılı olmalıdır.
Dışlanma duygusunu anlamak ve önlemek için toplumsal düzeyde farkındalık yaratmak çok önemlidir. Herkesin kabul görmesi ve değerli hissetmesi gerektiğini vurgulayan Albert Einstein’ın “Sorunları aynı düşünmeyle çözemezsiniz ki onları yarattınız” sözü, farklılıkları kabul etmeyi ve dışlanma sorununu çözmeyi önerir. Dışlanma duygusuyla başa çıkmak için toplumun her bireyinin daha anlayışlı ve hoşgörülü olması gereklidir. “Görünen köy kılavuz istemez” sözüyle ifade edilen bu durum, insanların sadece dış görünüşe veya kabul edilmiş normlara göre değil, içindeki değerlere ve insanlığa bakarak birbirlerine yaklaşmaları gerektiğini hatırlatır.Bu nedenle, empati ve hoşgörüyle birlikte, toplum içindeki her bireyin dışlanma riskini azaltacak adımlar atması önemlidir.