Bir Paranoid Şizofreni Olgusu
Thank you for reading this post, don't forget to subscribe!Genç yaşlarda başlayan öz bakım, kişiler arası ilişkiler, iletişim, duygular, düşünce, davranış ve algılama gibi alanlarda bozukluklar yaşanması, ruh ve sinir hastalıklarının temelini oluşturdu. Halk sağlığının en önemli sorunlarından biri olan şizofreni, yaygın olması ve genç yaşlarda ortaya çıkmasıyla birçok kişinin yaşamında kayıplara yol açtı. Şizofreni tedavisinde en önemli unsurlardan biri hemşirelerin izledikleri hasta bakım planları olduğu yapılan araştırmalarda vurgulandı.
Ruh ve sinir hastalıklarından biri olan şizofreninin, gerçeklikten kopma, düşünce bozuklukları, duygu durumunun dengesizleşmesi, genellikle var olmayanları görme (hayal ve sanrı) gibi belirtileri var. Şizofreni, kişinin günlük yaşamını etkileyebilecek derecede ciddi belirtilerle gelen ve genellikle yaşam boyu devam eden bir hastalıktır.
Giresun Üniversitesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Nurten Gülsüm Bayrak ile Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi’nden Prof. Dr. Nermin Gürhan’a ait “Hayat Budur! Damarlarındaki Asil Kanda Mevcuttur!”: Bir Paranoid Şizofreni Olgusu” adlı çalışmada, şizofreni hastalarının ruhsal durum değerlendirmesi yapıldığında kişinin genel görünümü; saçlarının dağınık, kıyafetlerinin özensiz, kirli, öz bakımının düşük olduğu belirtildi. Ayrıca kişinin huzursuz görünümü, amaçsız gezinmesi, bilincinin açık olması, dikkatinin aniden artması ve dikkatinin istemli olarak azalması gözlendi. Şizofreni tedavi sürecinde ise hastalara ilaç ve psikolojik destek uygulandı. Tedavi sürecinde psikiyatri hemşirelerinin hastalara güven vermelerinin önemli olduğu belirtildi. Hastalarda, en uygun tedavi yöntemi bireysel olmakla birlikte sürekli takip gerektirdi.
Bilim insanları şizofreni hastalığının nedenlerini tam olarak bulamadığı için hastalığın nedenini biyolojik, sosyal ve psikolojik sebeplere bağladı ve bulunan tedavi süreçlerini bu şekilde ele aldı. Şizofreni, bir beyin sorunu ve biyolojik bazı durumlar neticesinde oluşsa da araştırma sonuçlarına göre stres, ani kayıp, travma gibi sorunların şizofreni bozukluğunun başlamasında etkisi var. Yapılan çalışmalara göre, kişilere şizofreni tanısı konulmadan önce karakterlerinde, sessizliği, yalnızlığı seven, şüpheci, güvensiz davranışlar tespit edildi.
Şizofreni sekizinci sırada
Hastaların hastalığı yönetme ve bakımın devamlılığını sağlamakla ilgili yaşadığı güçlükler, sağlık çalışanları, aile ve çevreden yeterince destek alamamaları, tedavi yan etkileri ve tedaviye uyumsuzluk gibi sonuçlar hastaneye tekrar yatışları arttırdı.
Şizofreni hastalığının yaşam boyu sıklığı yüzde 1 ile yüzde 1.5 arasındadır. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre, Avrupa ve Asya’da görülme sıklığı 0.85 olan hastalık dünyada yaklaşık 24 milyon kişiyi, Türkiye’de ise yaklaşık 350 bin kişiyi etkiledi. DSÖ’ne göre 15 ve 44 yaş aralığı grubunda yeti yitimine neden olan hastalıklar arasında şizofreni sekizinci sırada yer aldı.
Hastalığın başlangıç yaşı ve gidişatı, kadın ve erkekte aynı oranda görülmekle birlikte cinsiyete göre farklılık gösterdi. Hastalık başlangıcı erkeklerde 15 ile 40, kadınlarda ise 25 ile 35 yaş arasında görüldü. Şüphecilikle ilgili belirtilerin baskın olduğu şizofrenide hastalar kendilerine kötülük yapmak isteyen kişiler ve güçler olduğunu düşünüyor. Hastaların bununla ilgili işitsel halüsinasyonlara maruz kalmaları yani sesler duymaları kendilerini daha güvensiz hissetmelerine neden oldu.
Şizofreni vakalarında hastaların; uzun zamandır tedavi uyumsuzluğu yaşaması, önerilen yatışları reddetmesi, ilaçları kullanmamalarından dolayı yaşam kalitelerinin düştüğü tedavide direncin geliştiği, belirtilerin şiddetlendiği görüldü. Yaşam kalitesini ve sosyal uyumu önemli ölçüde etkileyen şizofreni vakasında hem pozitif hem de negatif belirtilerin bir arada bulunmasının yanı sıra, hastaların var olan algılarını, tipik sözel ifadelerle yansıttığı görüldü.
Ayrıca insanlardaki oluşum nedenleri ve süreçlerinin birbirinden farklı olması tedavi sürecinde farklı yöntemler uygulanmasına sebep oldu. İlaç tedavisinin önemli bir yer tuttuğu tedavi sürecinde, elektroşok tedavisi ve psikiyatrist veya psikologlar ile yapılan terapiler gibi çeşitli yöntemlerle birlikte uygulanması tedavi ilerleyişini olumlu yönde etkiledi.
Şizofreni hastalığının sonlanışı farklılık gösteriyor
Hastalığın başlangıcı kişiden kişiye farklılık gösterdiği gibi, hastalığın sonlanışında da farklılıklar görüldü. Bazı kişilerde neredeyse tamamen iyileşme görülse de bazı kişilerde bu süreç iyileşme ve tekrar alevlenme gibi bir döngüyle devam etti. Çalışmada şizofreni bozukluğundaki iyileşme olasılığının yüzde 10 ile 60 aralığında olduğu bildirilirken, iyileşme gösteren kişilerden yüzde 20 ile 30 arasındakilerin gündelik yaşantılarını normal olarak sürdürdükleri belirtildi.
Farklı tedaviler arasında yer alan en etkili terapi olarak; grup terapisi, psikolog veya psikiyatrist ile terapi, müzik terapisi ile bilişsel ve davranışsal terapi gibi yöntemler yer aldı. Bu yöntemler sayesinde hastaların genel durumu daha net gözlemlendi. (Bilimin Kamusal İletişimi (bil-ki) TÜBİTAK 1001, proje no: 123K063)
Muhabir: Merve Dilmeç