NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!

Caner Kuloğlu

Thank you for reading this post, don't forget to subscribe!

 

Yol meşakkatli, yolculuk elzem.

Kendi memleketinde yabancı sensen,

çakal kim, bozkurt kim görmezsen…

Nasıl görelim baharı?

 

Bazı sözler karanlıktaki el feneridir.

Cebine atarsan, önünü görmeyi bekleyemezsin.

Sımsıkı tutmak, bırakmamak gerek;

Nutuk gibi, Gençliğe Hitabe gibi, Medeni Bilgiler gibi…

 

Unutturdular kim olduğumuzu. Kimine “öylesin” dediler, kimine “böylesin”…

Ama akan kan aynı kan. Kardeş kardeşe sandık günü düşman olur,

cenaze günü aynı küreği tutar.

İnançla, vaatle, el işaretiyle ayrıştırırlar diğerlerinden.

Ama aslında tarih şahit:

En çok da biz farklıyız diğerlerinden!

 

Uyuyan millet ya ölür ya da köle olarak uyanır.

Uyuma. Şanlı bayrağın gölgesi hepimize yeter.

 

Biz, atalarımızın, şehitlerimizin, gazilerimizin emanetine sahip çıkmaya and içenleriz.

Biz ne polise taş atanlar, ne de polisten kaçanlar…

Biz, polisimizi el üstünde tutanlardanız.

Biz, şanlı Türk bayrağının gölgesinde yaşamayı, yaşatmayı gurur bilenleriz.

Biz bu toprağın evlatları, bu toprakların bekçileriyiz.

Kim olduğumuzu bilirler; Viyana’dan Çin’e, Sibirya’dan Yemen’e…

 

Ne koltuk, ne para

Gurur duysun Ata:

Ne mutlu Türk’üm diyene!