ECEM KALDIRIM: KADIN CİNAYETLERİ POLİTİKTİR

Dünya Emekçi Kadınlar Günü

Thank you for reading this post, don't forget to subscribe!

 

Cumartesi günü, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Ne yazık ki, bu yıl da tıpkı geçmiş yıllarda olduğu gibi kadınlara yönelik şiddet ve cinayetler devam etti. Üstelik bu duruma dair herhangi bir ilerleme ya da iyileşme kaydedilmedi. Kadınlar hala şiddetin, ayrımcılığın ve tehditlerin hedefi olmaya devam ediyor.

Gün geçtikçe kara haberler arka arkaya geldikçe, günlerin hangi gün olduğunun bir önemi kalmıyor. Ülkenin haberlerini acıyı iliklerine kadar hissedenler için ekstra bir mesai yapıyor. Sosyal medyada karşımıza çıkan kadın cinayetleri, vahşice öldürülen kadınlar, çığlık çığlığa isyan eden kadınlar… Ayşenur Halil, İkbal Uzuner, Pınar Gültekin… Her gün adını haberlerde gördüğümüz onlarca, yüzlerce kadın. Nasıl bir kadın düşmanlığı kök salmış bu topraklarda, kazıtmak ve kurutmak mümkün olmuyor? Özgür, huzurlu, sağduyulu, eşit ve empatiyle yaşayacağımız günler ne zaman gelecek? Hasretle acı çekerek ve her geçen gün tükenerek bunu bekliyoruz.

 

Görüldüğü üzere kadınlar, o pek kutsal yuvalarında pek de güvenilir bir yaşam sürdüremiyor. Son yıllarda sosyal medyanın da gücüyle, tacizden tecavüze, şiddetten cinayete kadınlarımızın sesini daha fazla duymaya başladık. Muhalefette ise bu durumu yasalar ve kanunlarda ne kadar da yetersiz seviyede olduğumuzu açıkça gösteriyor. Yaşanılan kadın cinayetlerinde vicdan, politikanın söz konusu olamaz. Yapılan politik eleştirilerde vicdan ve merhamet kavramlarıyla yükseltilemez. Bu yazının da konusu tam olarak bu: Kadına yönelik şiddete karşı olmak bir vicdan meselesi değil, bir politik duruştur. “Evet” ya da “hayır” dediğimiz yerde, dünyadaki etnik kimliğimizi belirleyen bir açıklamadır.

Umutları sömürülen, yok yere canına kıyılan kadınlarımızı unutmayarak, o kadınların ve çocukların sesi olmak, bu sisteme haykırmak için elimizden geleni yapacağız. Kötülük baş edilmesi zor bir pislik ama “vahşice öldürülen” kadınlarımız için bu topraklarda artık kanımıza işledi.

 

Doğan her kız çocuğunun, erkek kardeşiyle eşit şansa sahip olacağı yepyeni bir çağ için mücadele etmeye devam edeceğiz.

Bir dahaki yazımda görüşmek üzere, umarım daha aydınlık ve güvenli bir dünya için adımlar atılır. Kadınların hakları ve yaşamları üzerindeki bu karanlık gölgeler son bulur, her birey eşit ve özgür bir şekilde var olma hakkına sahip olur. 8 Mart’ta sadece hatırlatmakla kalmayıp, bu sorunun çözümü için hep birlikte mücadele ederiz. Birlikte daha güzel bir gelecek kurmak dileğiyle…