Edip Cansever
Thank you for reading this post, don't forget to subscribe!Merhaba sevgili okurlarım;
“Özgürlük, ne yalnızlık ne de başıboşluktur.
Bir şeydir özgürlük, bir şey.”
— Edip Cansever
Bu dizelerle başlamak istedim bugün. Çünkü özgürlüğün anlamını konuşacaksak, önce ne olmadığını fark etmemiz gerekiyor. Edip Cansever’in bu kısa ama çarpıcı dizeleri bize şunu fısıldar: Özgürlük, bir boşluk değil; tam aksine bir duruş, bir bilinç hâlidir. Ne toplumdan kopup yalnızlaşmak, ne de sınırsızlıkla şekilsizleşmek özgürlüktür.
Günümüzde özgürlük, sıkça yanlış anlaşılan ve yanlış anlatılan bir kavram haline geldi. Özgürlük sadece “canım ne istiyorsa yaparım” demek değildir. Gerçek özgürlük, sınırları aşmak değil, sınırları anlamak ve ona rağmen kendin olarak kalabilmektir.
Kadınların özgürlüğü üzerine konuştuğumuzda konu ister istemez kıyafet tercihlerine, yaşam biçimlerine, toplumsal yargılara geliyor. Evet, bir kadın istediği gibi giyinebilir. Bu onun en doğal hakkıdır. Ama özgürlük, sadece bu tercihi yapabilme gücüyle sınırlı değildir. O tercihi yaparken arkasında nasıl bir bilinç, nasıl bir duruş, nasıl bir ruh hali olduğunu da kapsar.
Bir kadının özgürlüğü sadece bedeniyle değil, zihniyle var olur. Fikirlerine sahip çıkabiliyor mu? Hayır diyebiliyor mu? Onurunu zedelemeden kendini ifade edebiliyor mu? İşte gerçek özgürlük bunlardır. Çünkü özgürlük, kişinin başkalarının arzularına göre değil, kendi değerlerine göre yaşamasıdır.
Toplum olarak burada ince bir çizgideyiz. Bazılarımız özgürlüğü ahlaksızlıkla, başıboşlukla karıştırıyor. Diğer bir kesim ise, özgürlük adına her sınırı yıkmayı bir marifet sanıyor. Oysa özgürlük, sadece bireysel bir mesele değil, toplumsal bir dengedir. Başkasının hakkını, duygusunu ve huzurunu gözetmeden özgür olamayız. Çünkü özgürlük; sorumlulukla anlamlı, bilinçle değerli bir kavramdır.
Bunu bir örnekle açıklamak istiyorum. Geçtiğimiz aylarda bir arkadaş ortamında bulunduğum bir yerde, genç bir kadının giyimi çevredeki bazı erkeklerin uygunsuz bakışlarına maruz kaldı. Bu durumu gözlemlemek bile rahatsız ediciydi. Ne yazık ki, kadının özgürlüğüyle toplumun bakış açısı arasındaki uçurum hâlâ kapanmış değil. Suç ne kadındaydı ne de onun duruşundaydı. Suç, o kadının özgürlüğünü hazmedemeyen zihniyetlerdeydi. Ama yine de şunu sormalıyız: Her hak, her yerde ve her koşulda kullanılmalı mı? Yoksa özgürlük biraz da zamanlama, denge ve karşılıklı saygı sanatı mıdır?
Özgürlük; sadece “istediğimi yaparım” değil, “doğru olanı, kendim kalarak yapabilirim” demektir. Başkalarına rağmen değil, başkalarıyla birlikte; çatışmadan değil, bilinçli bir varoluşla sürdürülen bir yolculuktur.
Kadınlar güçlüdür, değerlidir ve kendi seçimlerini yapacak kadar zekidir. Ama özgürlük sadece bir hak değil, aynı zamanda bir duruş sorumluluğudur. O yüzden özgürlük; ne başıboşluktur, ne yalnızlık. O, bir şeydir… Edip Cansever’in de dediği gibi, kolay tanımlanamayan ama hissedildiğinde içimize huzur veren o “bir şey”dir.
Bir sonraki yazımda yeniden görüşmek dileğiyle; kendinizle barışık, fikirlerinizde özgür, duruşunuzda güçlü kalın. Ve unutmayın:
“Özgürlük, ne yalnızlık ne de başıboşluktur.
Bir şeydir özgürlük, bir şey.”
— Edip Cansever