Kader Üzerinden Tanrı Aryası
Thank you for reading this post, don't forget to subscribe!Merhaba sevgili okurlarım;
İnsan, sevdiğini korur, gözetir; her zaman onun için yaşam boyu çabalar.
Peki ya Tanrı? Seviliyor mu yoksa korkuluyor mu? Tanrı inancı korku üzerine mi kurulu? Bu soruları herkes kendine sormalı.
“Bak, böyle söylersen, böyle düşünürsen Tanrı seni cezalandırır,” diye yetiştiriyoruz çocuklarımızı.
Korku içerisinde yetiştirilen bireyin hata yapma olasılığı her zaman daha yüksektir. Seçimlerimizle beraber kaderimizi yeniden var ediyoruz.
Onların aldatıcı, geçmişten gelen ezberleri varsa benim de kendi düşüncelerimle birleştirdiğim kanışlarım var.
Hep söylemişimdir, asıl olan gerçeklik “kendinsin.”
“Ben buraya ait değilim, yine de kalabilirim,” demek, ne kadar da çaresizce bir çözüm…
Hiç düşündünüz mü, kendini bilmeyen o benlik katillerini?
Kendine inanma isteği, bir türlü var edemediği benliği, fark edemediği gerçekliği üzerinde çırpınıp duruyoruz.
Sahi, benim gördüğümü siz de hissedebiliyor musunuz?
Daha 21 yaşında boynuna vurulan urganın düğümü gibi çözemiyoruz bazı düşünceleri.
Sahi, masum olan kimdi?
Hangi konuma, hangi kişiye “masum” diyoruz? Yeni doğmuş bebeğe mi, yoksa tutukladıklarımıza mı?
Bütün insanlar adına ben soruyorum sizlere.
Tanrı’nın bizi yerleştirmeye çalıştığı yerlere ait değilim ben.
Yapbozun parçaları yanlış, eksik; zorla sıkıştırılmaya çalıştırılmış gibi.
Hiçbir düşüncenizden, inanışınızdan korkmayın!
Hiçbir inanışa tutkulu kalmayın.
İçimde sakladığım o hazineyi herkese duyurup dönüştüreceğim.
Umudu, kör tavırlarla arıyorum.
Duyulamayanları duyurmaya çalışmak, ne büyük nimettir görebilene.
Tanrı gerçekten de acıtıp aldatır mı insanı?
Çelişkiler içinde boğuşuyoruz.
Tek bildiğim gerçek; “kendi düşüncelerim”, “benim varoluşum.”
Kendinizden vazgeçtiniz mi hiç, birilerini kaybetmemek için?
Onlar gibi düşünüp hissetmek zorunda kaldınız mı?
Öyle bir toplumda yaşamak, can alıcı olmalı…
Ne diyor şarkıda:
“Hiç anlatamadım, hiç anlamadılar.”
Bazen en ufak ayrıntı bile bir işarettir, görüp hissedebilene.
Bu dünyanın bir parçası, mutlu sonu bekleyen milyonlarca düşünce var.
Neden hep susuyoruz, düşünmüyoruz?
Tanrı’nın bize vereceği cezalardan mı korkup çekiniyoruz?
Kulağımızda çınlayan ritme bırakmalıyız kendimizi; günahların içinde boğuşmaktan korkmadan…
Bir dahaki yazımda görüşmek dileğiyle,
Sessiz çığlıklarla boğuşmadığımız bir dünyada yaşamak umuduyla…