POLİSLERİN VERDİĞİ İMDAT ÇIĞLIĞINI DUYUN ARTIK!

polis intiharları

Thank you for reading this post, don't forget to subscribe!

Merhaba sevgili okurlarım,

 

Son dönemlerde sıkça gündeme gelen polis intiharları, zorlu çalışma koşulları ve emniyet teşkilatındaki mobbing iddiaları kamuoyunda yeniden konuşulmaya başladı. Polislerin talepleri ve önerileri TBMM’de defalarca önergelerle gündeme taşınmasına rağmen, sahada görev yapan birçok polis yaşadığı sorunları dile getiremiyor ve çözüm bekliyor.

 

İntiharların üzerini “zaten psikolojik sorunları vardı” diyerek geçemeyiz. Bu ülkenin evlatlarının sesini duymak hepimizin sorumluluğudur. Verilen istatistiklerin gerçeği yansıtmadığı iddiaları konuşuluyor. Bu konuda hedefim bir kişi ya da kurum değil, sistemin kendisidir. Kaç kayıp daha yaşanması gerekiyor, harekete geçilmesi için?

 

Sormak istiyorum:

Emniyet teşkilatı içinde neden bağımsız hukuk danışmanlık birimleri bulunmuyor?

Personelin ihtiyaç duyduğu hukuki ve psikolojik destek neden sistemli bir şekilde sağlanmıyor?

 

Bu soruları, bu ülkenin bir vatandaşı olarak, kamuoyu adına dile getiriyorum:

İntiharların nedenlerinin araştırılması önerileri neden sürekli reddediliyor?

Bu konuda yapılacak çalışmaların sağlayacağı yapıcı sonuçlara neden fırsat verilmiyor?

 

Yetki kullanan bazı kişilerin görev yerlerini değiştirme gibi uygulamaları, kimi zaman rahatsızlık yarattığı iddialarıyla gündeme geliyor. Bu tür uygulamaların şeffaf ve denetlenebilir hale getirilmesi, hem teşkilatın hem de kamuoyunun güveni açısından önemlidir.

 

Emniyet teşkilatındaki çalışma koşullarına dair gelen bazı ifadeler düşündürücü:

 

Uzun ve yoğun mesai saatleri,

 

Amir ve komiser baskısı altında görev yapma iddiaları,

 

Belirli mesai düzeni olmadan çalıştırılma…

 

Tüm bu konular, çalışanların iş motivasyonu ve psikolojik dayanıklılığı açısından ciddi sonuçlar doğurabilir. Bu şartlar altında görev yapan pek çok kişi, yaşadıklarını paylaşmak yerine içine kapanmayı tercih ediyor. Ancak sorunlar dile getirilmedikçe çözüme ulaşmak da zorlaşıyor.

 

Bu nedenle İçişleri Bakanlığı’na çağrımdır:

Emniyet personelinin haklarını ve refahını gözeten, onların sesini daha net duyabilecek bir mekanizmanın kurulması büyük önem taşıyor.

Başsağlığı dilekleri elbette kıymetlidir; fakat bu tür acıların tekrar yaşanmaması için önleyici ve koruyucu adımların atılması da aynı derecede önemlidir.

 

Ayrıca teşkilat içinde liyakat, şeffaflık ve denetlenebilirlik ilkeleri doğrultusunda daha adil uygulamalara ihtiyaç duyulduğu, sahadan gelen yorumlarda sıkça dile getiriliyor. Çalışma saatlerinin 45 saatten 90 saate kadar uzayabildiği, fazla mesai ücretlerinin ödenmediği yönündeki iddialar da kamuoyunun dikkatinden kaçmıyor.

 

Tüm bu konular, sadece bir meslek grubunun değil, toplumun bütününün huzurunu etkileyen meselelerdir. Bu yazıyı bir uyarı değil, bir davet olarak kabul edin: Vicdanla, şeffaflıkla, çözüm odaklı yaklaşalım. Adaletin ve eşitliğin her alanda hissedildiği bir Türkiye hepimizin ortak hayalidir.

 

Bir sonraki yazımda görüşmek dileğiyle. Umudum; hukukun, adaletin ve vicdanın hâkim olduğu bir toplumda buluşmak.